Herkesin özlemi olan bir toplum her şeyin hakkıyla yerine getirildiği toplumdur. Liyakat konusu ne devletle sınırlı, ne de zannettiğimiz gibi sadece İslam’ın malı değildir. Liyakat batı demokrasilerinde de bir fazilet olarak bilinir ve modern batı idealleri arasında yer almaktadır. Daha geniş bir açıdan baktığımızda liyakatin evrensel bir değer ve insanlığın ortak değerlerinden olduğunu görürüz.
Liyakat toplumun ve devletin akıbetini etkiler mi?
Liyakat sadece bir fazilet, bir ideal değil aynı zamanda idarenin niteliğini artıran, devleti ve toplumu uzun ömürlü ve insanları mutlu kılan önemli vasıflardan biridir. Çünkü liyakat gözetildiğinde herkes kabiliyetine ve yeteneğine göre idaredeki yerini alır. Birey kendisinin, toplum ve devlet de bireyin bu cevherinden yararlanır.
Liyakatsizliğin Osmanlının çöküş sebepleri arasında olduğunu hatırlayalım. Osmanlı, nitelikli devlet adamları kıtlığını şu terkiple dile getirirdi: Kâht-ı ricâl. Yani, devlet adamı kıtlığı. Nitelikli devlet adamı yokluğu. Şunu da açıkça itiraf etmek gerekiyor ki biz, Osmanlı’nın uzun son dönemleri dâhil, bugüne kadar hiçbir dönemde devleti liyakatle idare eden bir toplum olamadık. Çağdaşımız olan Batı bugün liyakat değerlerine bizden çok daha fazla değer vermektedir. Kabiliyetsiz derebeyleri yönetimlerinden aldığı dersle liyakate büyük bir kıymet yüklemiş ve “meritocracy” adı verilen bir yönetim şeklinde idealize etmiştir.
Liyakat, bir toplumda eğitimi de etkileyen önemli bir unsurdur. Bir ülkede liyakat değerleri işlemiyorsa, insanlar eğitimlerine ve kabiliyetlerine göre hak ettikleri yerlere gelemiyorlarsa eğitim de ona bağlı olarak büyük değer kaybeder. (Resim: Dipnot: **)
(*) Resim: Yazının başındaki tasarım: http://mystart.homestart.com.au/articles/articles/Smart-steps-to-managing-debt
(**) Resim: Yazının altındaki lego tasarım: http://www.fastweb.com/student-life/articles/steps-to-acceptance-getting-off-the-deferral-list
Leave a Reply
Your email address will not be published. Required fields are marked (required)