Hızlı bir değişim ve dönüşüm çağında yaşıyoruz. Dışımızdaki dünya ile birlikte hayatımız da başdöndürücü şekilde değişiyor. İnsanla iç içe geçmiş olan teknoloji durmadan yenileniyor. Görülmemiş bir şehirleşme dönemi yaşıyoruz. Araçlarıyla beraber iletişim ve ulaşım da değişiyor. Bütün bunlar bizi de alışkanlıklarımızla birlikte değiştirip dönüştürüyor.
Bu süreçte nereye gideceklerini bilen toplumlar planlı şekilde yürüyor ve başı çekiyorlar. Ne yapacaklarını bilmeyen toplumlar da onların arkasından sürükleniyorlar. Bu rüzgârla yer değiştiren toplumların değerleri, kurumları, toplumsal yapıları, insan ilişkileri ve alışkanlıkları da değişiyor. Bu değişimden sadece şikâyet eden, ne yapacaklarını bilemeyen toplumlar artık şikâyet etmeyi bile bırakmış durumdalar. Çünkü sorunlarına çare bulamıyor, değişimi planlayamıyor ve yönetemiyorlar. Bu gelişmelere hâkim olmak için bazı yönetimler değişimin önünü tıkıyor, diktatörce yollara başvuruyorlar.
Geriden giden toplumlar nitelikli insan gücü yetiştiremedikleri gibi nitelikli bilgi de üretemiyorlar. Batıdan aldıkları veya kendilerine geçmişten kalan bilgileri kopyalayıp yahut ezberleyip çok zaman işe yaramaz şekilde tekrar ediyorlar.
Değişim ve gelişme bilgi ister
Değişimin yıkıcı olmaktan çıkması için yönetilebilir hale gelmesi gerekiyor. Ama değişim yönetimi nitelikli insanlar ve bilgi gerektirir. Değişim süreci bu ülkeler için bir yıkım olmaktan çıkarılarak gelişmeye dönüştürülebilir. Aşağıda saydığımız üç husus ve bundan çıkardığımız sonuç gelişme için sayısız faydalar sağlayacaktır:
1-Bu ülkelerin bilgiyi araştırma yoluyla kendilerinin üretmeleri. Ne var ki bilgi üretmek pahalı bir iştir ve bu kültürlere çok da uygun olduğunu söyleyemeyiz. Yine de terk edilmemesi gerekir. Ancak her toplum için, özellikle her medeniyet için ideal olan kendi bilgilerini, hiç değilse temel bilgileri kendilerinin üretmeleridir.
2-Bu ülkelerin kendilerine miras kalan klasik bilgiyi ısıtıp ısıtıp sofraya getirmeleri yerine günümüzün ihtiyaçlarına cevap verecek ve dertlerine derman olacak şekilde yeniden işlemeleri ve değiştirip dönüştürmeleri gerekir. Kadim bilginin bugünün diline, mantığına ve yaklaşımına uygun hale getirilerek dolaşıma sokulması daha çok yarar sağlayacaktır.
3-Batıda üretilen bilgiyi kaynağından ve kirlenmeden alma yollarını aramaktır. Aldıkları bilgiyi süzgeçten geçirerek kendi değerlerine uygun halde yeniden kullanıma sunmaktır. Batıyla cahilce ve nefsani düşmanlık bu yararlanmayı engellemektedir. Unutmayalım ki İslam Medeniyeti ve Batı uygarlığı birbirlerinden yararlanarak daha çok gelişmişlerdir.
Gençler ne yapabilirler?
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
Milletine hizmet etmek isteyen ama ne yapmaları ve nasıl yapmaları gerektiğini bilmeyen gençler bilgi üretimine hizmet edebilirler. Bu çok gerekli ve el atılmamış alan gençleri beklemektedir. Bilgi üretimi doğrudan devlet tarafından veya devletten destek alınarak yapılabilir. Ama Sivil Toplum Kuruluşlarının ve bireylerin de tek tek veya çok çeşitli dayanışma yollarıyla yapabilecekleri çok şey vardır.
(*) Yazının başında yer alan tasarım: http://utrconf.com/top-3-reasons-why-we-spend-so-much-time-searching-for-information/
(**) Değirmen resmi: @augusrodri ‘den alınmıştır.
Leave a Reply
Your email address will not be published. Required fields are marked (required)