Bakü’de Medeniyetler İttifakı’nın 7. Küresel Forumu yapılıyor. Bu forumun teması, “Katılımcı Toplumlarda Birlikte Yaşamak.” Diyebiliriz ki forumda, ulus devletle lime lime olan, sosyal genetiği bozulan insan ortak kültürel genlerini arıyor. İnsanlığın, Batı tarafından silinen, unutturulan ortak kodlarının neler olabileceği, sorunlar üzerinden konuşuluyor.
Medeniyetler İttifakı girişimini Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip ERDOĞAN ve İspanya Başbakanı Sayın J. R. ZAPATERO Birleşmiş Milletler projesi olarak başlatmışlardı. Samuel Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” tezinden sonra ortaya atılan fikir, kimine göre bir tedbir, kimine gör ise Batının kendisi dışındaki dünyaya içirmek istediği zehirlerden bir zehir!
Forumun siyasi yönü veya başarısı tartışıladursun; insanların ortak sorunlarının tartışıldığı ve insanın kendini -herhangi bir ırk, millet, din veya kültürden olmak bir yana- insan olarak konuşup tartıştığı ortak platformlardan biri.
Medeniyetler İttifakına kim daha çok ilgi duyuyor?
Medeniyetler İttifakı projesinin artık Batı (Kuzey) tarafından eski ilgiyi gördüğünü söylemek zor. Daha çok Güneyli var bu forumda. Güneyli, yani dünyanın haksızlık ve adaletsizliğe, yoksulluğa ve teröre daha çok maruz kalan kesimi. Forumda Asya ve Afrikalı katılımcılar daha fazla. Batının da belki insani duyguları körelmemiş bireyleri bu forumda yer alıyor.
Şüphesiz ki forumda alınan kararların bir yaptırımı yok. Ama hiç değilse çevrelerinde yaşanan haksızlık ve hunharlıklara katılmayan, muhalif kalan veya bunlara karşı koyanların düşündüklerini ve yaşadıklarını anlatma imkânı veren bir platform. Diğer taraftan forum, lokal yahut bölgesel sorunların insanlığın ortak sorunları yönüyle bilinmesi ve tartışılması imkânını da veriyor.
Forumda hangi problemler konuşuluyor, hangi çözümler sunuluyor?
Medeniyetler İttifakı Forumunda dile gelen problemler bilinmez şeyler değil: Irkçılık, din ve kültür farklılıklarından kaynaklanan ayırımcılık, Ulus devlet ve Ulus millet olmanın tahrip edici yönü, ekonomik eşitsizlik, dışlanmışlık ve bunlardan kaynaklanan adaletsizlik, hoşgörüsüzlük, nefret ve terör suçları…
Bu sorunların üstesinden gelinebilmesi için neye ihtiyaç var? Birbirimizi daha iyi anlama, şiddete dayalı aşırılığın önlenmesi, kültürler ve medeniyetler arası işbirliği ve bu amaçla diyalog ve köprüler kurulması. Karşılıklı güvenin inşa edilmesi ve sonuçta farklı olanların birlikte yaşamasına imkân veren katılımcı toplumsal düzenlere ihtiyaç duyulması.
Modernleşme ile “yeniden yaratılmış” insanların sorunları
İnsanlığın her zaman sorunları oldu, bundan sonra da olacak. Bölgemiz Haçlı Seferleri, Moğol istilası ve Batı yayılmacılığıyla bugünkü gibi sorunları daha önce de yaşadı. Ama daha önce yaşandı diye sorunlarımızı araştırmaktan, paylaşmaktan ve küresel ölçekte tanımlamaktan vazgeçemeyiz.
Bu bakımdan insanlığın, özellikle bölgemizin bugünkü durumuna baktığımızda, bu sorunların büyük kısmının kültürel genetiğine müdahale edilmiş, fıtratı bozulmuş ve “yeniden yaratılmış” insanın sorunları olduğunu söyleyebiliriz.
Dikkat çekici diğer husus ise Ulus devletle kodları kırılan insanın sorunlarına medeniyetler üzerinden çözüm aranması. Medeniyetler din kökenlidir. Denilebilir ki her dinin bir medeniyeti veya her medeniyetin bir dini vardır. Adını ne koyarsak koyalım, uluslaşmanın yol açtığı ve felaketlere kadar giden problemlere gizliden gizliye dinler üzerinden çözüm arıyoruz! Farklılıkların fıtrattan geldiği gibi kabul edilmesi, karşılıklı anlayış, birbirimizin hakkına-hukukuna saygı duyma, yardımlaşma gibi kökeninde dini olan değerlerle ve yine din kökenli olan medeniyet ölçeğinde çözüm aranması gibi…
Ulus Devletin dar ufkuna hapsedilen insan, sindirilen farklılıklar ve güçsüzler, insanın bir fıtratının ve insanlık ailesinin parçası olduğunu hatırlamaya sebep oluyor ve dertlerine medeniyet değerleri veya inançlar üzerinden çözüm aranıyor. Bu yaklaşım giderek daha çok “dini” olmaya doğru gideceğe benziyor. Çünkü insanın ihtiyacı olan değerler toplu ve birbirleriyle uyumlu olarak daha çok dinlerde yer alıyor. Ama bir taraftan yıktıklarını yapmaya çalışan insan, diğer taraftan, dinleri ve insanı bozarak bir kere daha yıkmaya devam ediyor.
Bütün bu sıkıntı ve huzursuzlukların temelinde, insanın davranışı (ahlak, muamelat) yer alıyor. İnsanlık, tepeden ve yalnız devletler üzerinden yapılan düzenlemelerle aradığı huzuru bulamamıştır. Devletçilik oyunu sonunda insanlığın insani dokusu, beşeri örgü yırtılmıştır. Aleme nizam vermenin anahtarı bir kere daha onu teslim alacak olgun bireyi beklemektedir.
Leave a Reply
Your email address will not be published. Required fields are marked (required)