Önceki yazımızda değişim amaçlı yazma ve konuşmayla ilgili altı noktaya işaret etmiştik. Bu yazımızda, yine her noktayı kısa tutarak aynı konuyu işlemeye devam edeceğiz.
Bir konuyu işleme tarzınız veya yaklaşımınız konunun kendisi kadar önemlidir.
Yazımızda ele alınan konu bireysel zevkler, monologlarla işlenmemeli, işleniş dili sade ve basit olmalıdır. Öyle ki dil, üslup veya hislerimiz mevzunun kendisini gölgelememelidir.
Yazınız mutlaka okuyucuya davranış değişikliği teklif etmelidir.
Yazınızdan istenen sonucun doğması için okuyucunuza konunuzla ilgili davranış değişiklikleri teklif etmeniz gerekir. Değişimi amaç almayan bir düşünce veya davranışın değişimi hedef almadığı bir yazıda böyle bir sonuca yol açamaz.
Yukarıda insanların ancak insani değerler ve değişim için fedakârlık yapacaklarını söylemiştik. Bunun için öncelikle okuyucunun değişime inandırılması ve hazırlanması gerekir.
Türkiye’de ise sanki herkes, her şeyi, her an kabul etmeye hazırmış gibi kaygısız, sorumsuz bir konuşma ve yazma geleneği vardır. Onun için her yazılan “havanda su dövme”ye dönüşmektedir. Bu durum, biraz da iddia sahiplerinin de toplumdan ümitlerini kesmiş olmaları, hatta bazen değişim istememelerinden kaynaklanmaktadır. Onun için öncelikle yazıp çizenlerin kendilerini değişim yapma ihtiyacına inandırmaları ve değişmeleri gerekir.
Değilse mevzunuz sadece “muhabbet etme” ye dönüşebilir. Mesela, fayda söz konusu olduğunda tefsir okumaları bile değişim bakımından etkisiz hale gelebiliyor. Bizim katılma imkânı bulduğumuz tefsir okumalarının birinde ciddi bir ilim aleyhtarlığının o ortamda gerekli tepkiyi almadığına, ötekinde değişime karşı büyük bir korkunun olduğuna, diğerinde ise genel olarak uzun süreli bir içine kapanmışlığın hâkim olduğuna şahit olduk. Böyle birey veya topluluklar toplumu değiştiremezler.
Yazıda ele alınan konu yeterli sayıda ve derecede tekrar edilmelidir.
Hiçbir konu bir tek yazıyla zihinlerde yer edemez, davranış değişikliğine yol açamaz, değişim yapamaz. Onun için yazı konusu belli aralıklarla ve plânlı olarak tekrar edilmelidir. Ta ki orada bir davranış değişikliği meydana getirene kadar. Buna uygun yarı Türkçe, yarı Arapça bir deyim vardır: Et-tekrarü ahsen, velevkane yüzseksen. İyi olanı, yüz seksen kere bile olsa tekrar etmelidir! Tabi burada tekrar sayısı ve şekli konusunda dikkat etmek gerekir.
Konu daha da önemliyse kampanyalar şeklinde işlenmelidir.
Bir konuda kampanya değişimin daha geniş bir alana yayılması, daha uzun süreli ve etkili bir sonuç için yapılır. Bu durumda farklı medya da kampanyada yer almalı ve iş planlanmış, hatta projelendirilmiş halde ve ortaklıklarla yürütülmelidir.
Yazının konusu tazelenerek ele alınmalıdır
Isıtılıp ısıtılıp gündeme getirilen bir konu kimsenin ilgisini çekmez veya etki yapamaz. Bir evde mutfaktan gelen taze kokular “acaba yemekte ne var?” merakını uyandırır. Hâlbuki bizler, okuduklarımız konusunda çoğunlukla “temcit pilavı”yla karşılaşırız.
Söz ve yazılarımız mümkün olduğu kadar kısa tutulmalıdır
Unutmayın ki bir fırın ekmek bir anda yenmez. Bir yazı okumakla on tane davranış geliştirilemez. Onun için yazılarınız, kolay sonuçlar çıkarılabilecek, davranışa ve eyleme dönüştürülebilecek şekilde basit olmalıdır.
Yazılarınızın sonuna mutlaka bir sonuç, tavsiye veya öneriler bölümü ekleyiniz.
Eğer “laf olsun diye” yazmıyorsanız, yazınızı okutmayı başardığınız kişiden bir beklentiniz olmalıdır. Bunu okuyucunuza hissettirmelisiniz. Değilse -affedersiniz- “laf olsun” diye yazmış olursunuz. Sizi okuyan da tebessüm edip geçer.
Sonuç veya önerileriniz yazı konusuyla ilgili spesifik davranışlara işaret etmeli ve bu hususlarda yol göstermelidir.
Resim: Öne çıkarılmış görsel – Her fikir bir yenilik elçisidir. Teşekkür: @dlmiussdf
1 Comment
HÜSEYIN SASMAZ (UZUN)
8 Nisan 2019 - 09:25-Her fikir küçük bir fenerdir. Her fikir taze bir filizdir. Her fikir bir yenilik elçisidir.
-Vakıanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileri.