Sağlıklı bir değişimin gerçekleşmesi; bu değişime yol gösterecek bilinç inşası ile başlar. Bilinç inşasında kişiler için bazı problemler ortaya çıkabilir. Bu problemleri tanımak zihin inşasını ve değişimi kısmen de olsa kolaylaştıracaktır. Bunun için önce davranış-bilinç ilişkisine bakalım:
“… Kişi davranışlarını belli bir düşünsel sisteme göre yönlendirir. Davranışların amaca yönelikliğini belirleyen esas espri, bireyin içsel oluşumuyla olan oryantasyonuna (yönlendirmesine) dayanır. İçsel oluşum dış nesnel gerçekliklere de yansır. Tutum, davranış, vaziyet alış, yaşam biçimi hepsi kişinin sahip olduğu bilinç durumunun izlerini taşır. Bundan dolayı davranışlarımız, bilincimizin gözle görülebilen tezahürleri sayılabilir. …”(1)
Yukarıdaki metinde özellikle, “bireyin içsel oluşumuyla olan oryantasyonu” tabirinde iki husus dikkat çekmektedir: İçsel oluşum ve oryantasyon. İçsel oluşum, değerlerin ve kültürün kişide bilgi düzeyini ve kişinin bu değerlerden ne kadarını kabullendiğini ifade ediyor. Oryantasyon da bu bilgiyi davranışla, eylemle (amelle) sonuçlandıracak bir yönlendirmedir. Bu ikisinden birinin eksikliği bilinçli davranışlar oluşturmaya engel teşkil edecektir. Mesela bireyde bilgi düzeyinin düşük veya zayıf olması aşağıda olduğu gibi bazı sebeplerden kaynaklanabilir:
– Kişinin değerlerini yanlış veya eksik bilmesi,
– Taklit yoluyla değerler veya inançlar edinmesi.
Bu sebeplerin varlığı, bireyin davranışlarını çevresine ve gelişen şartlara uyarlayamaması sonucunu doğurabilir.
Bir de kişinin inançlarını ve değerlerini davranışa dönüştürmeye ve eyleme geçirmeye etki eden, hatta bazen engel olan faktörler vardır:
1- İnandığı değerleri gönüllü değil, zoraki olarak benimsemiş olması,
2- Kibir ve korkunun değerlerin gerektirdiği davranışlara mani olması,
3- Bazen kolay farkedilmeyen- toplum tarafından bile hoş karşılanan- bireysel tembellik,
4- Sosyal, toplumsal ve ceza yaptırımlarından duyulan korku,
5- Bireysel veya grup menfaatlerini değerlerin önüne geçirmek vb…
Bu kısa yazımızda bireyin iç dünyasından kaynaklanan ve değişimi engelleyen faktörlere yine kısaca göz attık. Yolumuzu aynı istikamette biraz daha ileri götürelim ve bizim için gerekli olacak dersleri çıkararak yazımızı bitirelim:
- Kendinden yana emin olmak için kişi değerlerini eksiksiz ve tahkik ederek (sorgulayarak) öğrenmeli ve benimsemelidir.
- İstemeyerek veya zorla bir şey benimsememeli, başkasına da her ne sebeple olursa olsun benimsetmeye çalışmamalıdır. Bu durum uzun vadede her iki taraf için de zarar getirir.
- Kibirden ve tembellikten hastalıktan kaçar gibi kaçmalı, doğru, ahlaki ve toplumun yararına olanı hayata geçirmekten korkmamalıdır.
- Kişi menfaatlerini değerlerinin üzerinde görmemelidir. Her insanın sağlıklı bir değerler hiyerarşisi olmalıdır. Mesela doğruluk, merhamet, adalet ve başkalarını her yönüyle düşünmek her zaman yüce değerler olarak tutulmalıdır.
- İnsani değerler “Bu doğrudur!” diyorsa, birey artık “Acaba ne derler?” diye korkmamalı ve tereddüt bile etmemelidir.
- İnsanlar genellikle şahsi menfaatlerini grup, millet menfaatleri içine gizlerler. Ne var ki hiçbir grup, klik, mezhep, parti menfaati insani değerlerin üzerinde değildir. Unutmayalım ki, değişim ihtiyacı olan bir yerde “acaba” denseydi, dünya bugünden yüzyıllarca geride olurdu.
Yazımızda şu sonuca varıyoruz: Kişinin inançlarını veya değerlerini hayata geçirmesi ile gerçekleşecek değişimin önündeki ilk engel yine insanın kendisidir. Bunu bilerek dünyasını ve geleceği inşa etmeye kendisinden başlaması için çaba göstermesi gerekir. Yine unutmayalım ki, bir toplumun üyeleri (bireyler) kendi benliklerinde olanı değiştirmeden o toplumun durumu değişmez.
Rabia GÜMÜŞ
Resimler
Bilincin resmi: http://surak.szh.kz/535865
Bilinc_ozgurluge_hazırlanmak_blog_milliyet_com.t
Güvercin: hikayelerdirgeriyekalan.blogspot.com
Kaynaklar
(1) www.aymavisi.org -Bilincin Sosyolojik Analizi, doç. dr. Ömer Aytaç.
Leave a Reply
Your email address will not be published. Required fields are marked (required)