Çocuk telefonunu camide şarj ediyor. O anda cami imamı hazır bulunmadığından gencimiz camiye şarj bedeli olarak 2 TL, bir de mektup bırakıyor. Bu olay bize çok önemli bir şeyi hatırlatıyor: Doğruluk üzere yaşama ihtiyacını…
Çünkü toplum olarak değerlerimizi ve dürüstlüğümüzü hızla yitiriyoruz. Şimdilik her birimiz diğerini veya bir kesimi suçlayarak durumu kurtarır görünüyor. Gerçekte bütün kısımlarımız ve kesimlerimizle hepimiz bir bozulma ve ahlaki olarak gerileme süreci içinden geçiyoruz.
İşin dikkat çekici tarafı şudur: Bu çocuğun aynı davranışı ileri yaşlarda göstermesi oldukça şüphelidir. Çünkü yaşadığımız hayat çocuğun müspet yönde gelişmesini, hatta o yaşta bulunduğu doğrulukta kalmasını bile desteklemiyor. Toplumdaki değişim grafikleri böyle bir çocuğun büyüdükçe bozulacağını gösteriyor. Bu yaşlarda çocuk belki ailesinden aldıklarının etkisiyle, belki fıtratına yakın veya her ikisinin etkisinde bir davranışta bulunuyor. Bu durumu anlamak zor olmasa gerek. Çünkü bir hadis-i şerif bize psikoloji ve sosyolojinin kök değerlerinden birini veriyor:
"Her insan kişiliği temiz ve iyiliğe meyilli olarak dünyaya ayak basıyor. Sonra insanlar onu bozabiliyorlar"[i]
Kork bizden! Tabiatını bozarız yoksa!
Her bir Müslümanın başka kültürler tarafından bozulmuş tabiatları düzeltmek gibi bir kişiliğe ve sosyal düzene sahip olmaları gerekir. Ne yazık ki bunun tam tersini görüyoruz. Biz insanın fıtratını değiştirip bozuyoruz! Öyle ki, bizimle aynı atmosferi paylaşanlar doğruluk ve dürüstlüğü unutuyorlar! Hatta, aramızda doğruluk üzere yaşamak isteyenlere hayatı zorlaştırıyoruz![i]
Allah, enerjisini doğruluktan alan düzene sahip milletlerin şereflerini arttırır, isimlerini yüceltir. Doğruluğu terk etmiş toplumların ise huzur yüzü göremeyeceğini ve insanlığa da huzur veremeyeceğini tarih bize öğretiyor. Ama biz tarih dersini değerler üzerinden değil, atalarımız üzerinden aldığımız ve ciddi bir tarih kitabı bile okumadığımız için o büyük öğretmenden bir şey öğrenemiyoruz.
Doğruluktan uzaklaşmakla ne kaybederiz?
Doğruluk ve dürüstlüğü terk etmekle yitirdiğimiz şey yalnız doğruluğun kendisi değildir. Onunla birlikte adaleti, kul hakkı, insan ve kamu haklarını, iş ahlâkını, helâlleri ve haramları, söz ve sözleşme hukuku gibi sayısız faziletlerimizi de onunla birlikte yitiriyoruz. Çünkü saydığımız bütün bu değerlerin, sayısız güzellikve iyiliklerin kök değeri doğruluktur.
Tabiat boşluk kaldırmaz. Bu değerlerden boşalan yeri gizleme, örtme, saklama, yalan, riya, beceriksizlik, yaltaklık ve çalışmadan kazanmak gibi çirkin hasletler dolduruyor!
Değerler hiyerarşimizi gözden geçirelim
Bir çocuğun yaptığını haber yapmak, sosyal medyada paylaşmak ve ona methiyeler dizmek yani doğruluğun ticaretini yapmak hastalıklarımızı tedavi etmez. Yanlışlarımızı düzeltmez, eksiğimizi-gediğimizi kapatmaz, ayıplarımızı örtmez.
Doğruluk üzere yaşayacak bir toplum için ameller (davranışlar dizisi) gerekir. Bunun için sayısız davranış, iş, eylem, hareket, alışkanlık ve ilişkilerden oluşan bir doğruluk kültürü inşa etmemiz gerekiyor. Bizm değerli olan ilkeler, kurallar, kaideler, normlar bu davranışlara yön vernçmelidir. Kısacası hayatın her safhasında insanı iyiliğe götüren ve kötülükten uzaklaştıran doktrin değerinde muamelata (yol, yöntem, davranış, hareket, tutum) ihtiyacımız vardır.
Huzurlu bir hayatın yollarından biri doğruluk üzere yaşamaktır. Zira doğruluk beraberinde iç huzuru getirirken, yalan ise içini tırmalar. İnsanda kendisinde olanı yayma eğilimi olduğundan yalan söyleyen, yalanın verdiği huzursuzluğu topluma da yaymak ister. Böylece toplumda huzuru, ahlâkı da bozar. Bu bakımdan bireyin olduğu gibi toplumun huzuruna değer veren, doğruluğa üstün ve öncelikli bir yer ayırmalıdır.
Doğrulukla olan yakınlığımızı ölçmek için bireyler olarak ayrı ayrı ve toplu (toplum) olarak bir değerler şeması yapalım. Doğruluk, akrabalık, arkadaşlık, cemaatçilik, milliyetçilik, vatanseverlik … gibi değerleri bizim için önem ve öncelik sırasına koyalım. Bir değerler hiyerarşisi kuralım. Bakalım bizim için hangi değeler daha önemli ve önceliklidir. Bu sıralamada doğruluğun nerede yer alması gerekiyor. Doğruluğun yer alması gereken sıraya hangi değerlerimizi koyuyorsak biz onunla bozuluyoruz!
Resim 1: http://bingolguncel.com/
Resim 2: Telefonunu camide şarz ettiren çocuğun imama hitaben yadığı ve camiye bıraktığı not/mektup
Resim 3: Değerler ağacı: http://yataganavmehmetyildizilkokulu.meb.k12.tr/
—————–
[i] “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Daha sonra anne ve babası onu Yahudi, Hristiyan yahut Mecusî yapar.” (Buharî; Müslim)
[i] “Siz, insanlık adına çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyi ve doğru olanı teklif eder, kötü ve yanlış olandan sakındırırsınız; zira Allah'a güvenip inanırsınız.” (Ali-İmran: 110)
1 Comment
Rabia Gümüş
28 Kasım 2015 - 09:47M. Akif -Safahat’ta- bir şiirinde, yaşadığı dönemde iyiliğe sebep olmak için hadis uydurmakta beis (sakınca) olmadığını söyleyenlerden yakınıyordu. Bu konuyla nasıl bağlantı kurdum?
Söyle ki yalan söyleyenler her zaman yalanlarını kabul etmezler. İyilik yapma, bir faydayı celbetme, bir zarardan korunma, hayırlara sebep olma, insanları sevindirme, sorumluluğu üstünden atma gibi türlü türlü şeyler için yalanlarını lüzumlu veya hayırlı gösterirler.
Az vaki olan bir durum değil, buna şahit olan çoktur. Hatta doğruluğu, dürüstlüğü düstur edinenleri ahmaklıkla suçlayanlar bile vardır. Velhasıl şerden hayır murad edenler, şerri hayırdan efdal (daha iyi) görenler var. Nasıl olur da doğruluk üzere yaşayabiliriz? Böyle kimselerin kendi kendine düzelmelerini ne daha kadar bekleyebiliriz?
“Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemelerinde yarışırcasına koşuştuklarını görürsün. Yapmakta oldukları ne kötüdür! Din adamları ve alimleri onları günah sözlerinden ve haram yemelerinden sakındırmalı değiller miydi? Yapmakta oldukları ne kötüdür! ” (Maide 5:62-63)
1. ayette günah, düşmanlık ve haram yemede birbirleriyle yarışanlar; 2. ayette onları uyarmayanlar, bundan alıkoymayanlar(nehyetmeyenler) var. O halde bizler kendimizi birincilerin durumundan ya da ikincilerin durumundan istisna edebilir miyiz?
-Dediğiniz gibi- Doğruluk üzere yaşayacak bir toplum için amel(davranışlar dizisi) gerekir. Bu davranış dizilerini keşfederek hayatı geçirmesi gerekenler de doğruluğu hayat tarzı haline getirebilen Müslümanlardır.