Eleştiri nedir? Eleştirinin kuralları ve kaideleri var mıdır? Başkalarını tenkit ederken nelere dikkat etmek gerekir?
Her kültürün temelinde bir mantık yer alır. Yüz elli yıllık bir ayrışma ve taraflaşma sürecinde dilimiz, davranışlarımız, ahlâkımız ve en sonunda da mantığımız bozuldu. Fesada uğramış gök kubbemiz altında yalnız insan değil, artık hiçbir şey ruh sağlığını muhafaza edemiyor. Onun için Türkiye’de gelecek derdi olan her insanın ideolojik ütopyalara kapılmadan önce bu hastalığımızı tedavi etmek için çalışması gerekir. Zaten bizi ideolojilere mahkûm eden de bu hasta akıl ve mantığımız değil midir? Eleştirilerimizde, tenkitlerimizde birbirimizi düzeltmeye çalışmak yerine her birimiz sadece kendi mantığını düzeltmek için biraz gayret gösterecek olsa gelişme yönünde dev bir adım atmış, en büyük ortak paydamızı inşa etmiş oluruz.
Bir eleştiri kültürü inşa etmekte sorumluluk kimindir?
Yaşadığımız iklimde aklı, ahlâkı ve hukuku inşa etmenin en büyük sorumluluğu İslam’a (yani Müslümanlara) düşmektedir. Sağlıklı bir eleştiri, fikir, felsefe, din ve ideoloji ancak sağlıklı bir mantık üzerine kurulduğunda meyve verir. İslam, aklı koruma hukukunu[i] getirmekle yetinmez, aklı ve mantığı aynı zamanda temizler, düzeltir, besler ve geliştirir. Ne var ki İslam, ne kadar doğru bir din olursa olsun, hastalıklı bir akıl ve mantıktan geçerken büyük kırılmalara uğruyor, hatta bazen başka şeylere dönüşebiliyor.
Eleştirinin amacı hata aramak değil, doğruyu yanlıştan ve eğriden, tam olanı eksik olandan, iyi ve güzel olanı çirkin olandan ayırarak görünür duruma getirmektir. Eleştiride hatalar, arızalar, eksikler, kusurlar ve yanlışlar bunun için, yani tanımlanıp ayıklanmak için aranır. Aksi takdirde hata aramak bizatihi amaç haline gelmiş olur ki, böyle bir faaliyet kusurlu, defolu mal arayıp pazarlamak gibidir. Onun müşterisi de nitelikli, kaliteli değil, ucuz ve ayıplı mal aramaktadır. Zira pirincin taşını ayıklamak, taşlardan değil, pirinçten yemek yapmak içindir. Bu bakımdan eleştiren, doğrunun ne olduğunu da açıklamak zorundadır. Değilse doğrunun ne olduğunu anlayana ve söyleme cesaretini gösterene kadar susmalıdır.
Eleştiri yapan, kendisini eleştiri konusu olanın üzerinde konumlandırmamalıdır. Bilakis doğruluk, iyilik, adalet, ahlâk ve insaf gibi değerleri, değerler hiyerarşisinde üst değerler olarak bilmelidir. Öyle ki, faaliyetlerinin ve eleştirisinin sonunda en üstün değerler olan Allah’ın rızası ile halka faydayı aynı teknede yoğurmasını bilmelidir.
Eleştiri yapanın kendisi de eleştiriye açık olmalıdır
Sağlıklı eleştiri özgürlük iklimi ister. Eleştiren kişi, özgürlük idealinden tereddütsüz yararlanmalı ama özgürlüğü yerinde kullanmasını da bilmelidir. Onun için de eleştiride hissi, nefsi davranmamalı; zaaflarını, kalbinde besleyip büyüttüğü hastalıkları eleştiri diye pazarlamaya çalışmamalıdır. Bu, teneke parçalarını sarı bakır suyuna batırıp pazarlamak gibi olur.
Eleştiren, tenkit edilmekten kaçmak için iddialarını üst üste bindirmek yerine her iddiasını kanıtlamalı ve başkalarının da kendisini eleştirmesine kapı açmalıdır. Eleştirisini, bilgi sahibi olduğu yere kadar götürmeli, yetersiz kaldığı durumlarda, insanın akli ve kalbi zaaflarından yararlanmamalı, psikolojik oyunlara girmemelidir. Eleştirisini, başka şeyler katarak, ima yoluyla veya ilgisiz bağlar kurarak tamamlama gayretine girmemelidir.
Eleştiride çok gerekli olmadıkça şahısları değil, fikirleri ele almalıdır. Eleştiri konusu yaptığını ve kendi doğrusunu kabul ettirebilmek için ahlâk, etik ve nezaket kurallarından yardım almalıdır. Bu bakımdan muhatabının kendisini anlamasını garanti altına almak için kızgınlık, kin, öfke, şüphe, zan, istifham, ve düşmanlık gibi hilelere başvurmamalıdır. Bunları yapmakla muhatap aldığı insanları aldattığını, aslında toplumda kötülük tohumları ektiğini bilmeli, yapmak yerine yıktığını anlamalıdır. Burada dürüstlük önemlidir zira eleştiri yapıcı olmak zorundadır.
Korkular ve ütopyalarla suni kişilikler inşa etmek yerine insanların yaratılıştan getirdiği hasletlere güvenmek gerekir
Okuyucu ve dinleyicisine güvenmeli, doğruyu ve insanın faydasına olanı söylediğinde muhataplarının kendisini anlayacağından emin olmalıdır. Bir toplumda iyi ve kötü huylu insanlar gibi insanın içinde de iyi ve kötü melekeler vardır. Onun için eleştiri yaparken toplumda kötüleri besler gibi, insandaki kötü melekeleri sulamak yerine iyi melekelere, iyilere ve iyiliğe hizmet vermelidir. İnsanın yaratılıştan birlikte getirdiği fıtri özelliklere güvenmek yerine kibir, korku, nefret ve aşağılama gibi yollara başvurmamalıdır.
Doğruyu söylemek zordur. Bazen bedeli de ağırdır. Bir toplumda hemen her zaman doğrunun söylenmesine karşı çıkacak kesimler vardır. Haktan sapmış olanlar ve otorite sahipleri bunlar arasında olma meylindedirler. Bu durum, iletişimi ve eleştiriyi zorlaştırır, insanı, sözünü eğip bükmeye iter. Düşüncenin doğrudan değil, mantık çatlaklarından sızarak, eğri büğrü akmasına sebep olur, hatta yer altına çekilmeye zorlar. Onun için sağlıklı bir eleştiri kültürü öncelikle doğruluk kültürü inşa edilmesini gerektirir ve ancak onun içinde hayat bulabilir.
DİPNOTLAR
-Öne Çıkarılmış Görsel: Inspiring Talks: http://www.inspiredtalks.in/2018/02/24/use-criticism-advantage/#prettyPhoto (Teşekkür ederiz, Thank you)
[i] Beş temel esasın korunması: 1-Nefsin (canın) korunması 2-Aklın Korunması 3-Dinin korunması 4-Neslin korunması 5-Malın korunması.
3 Comments
hasta bakıcı ne iş yapar
21 Eylül 2016 - 06:02Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum
admin
26 Eylül 2016 - 21:02İlginiz için candan teşekkür ederiz.
Nur
13 Mart 2016 - 21:38Yani yapıcı ve yıkıcı eleştiri ayrımını iyi yapmamız gerekir. Yapıcı bir eleştiri tamire, inşa etmeye vesile olurken yıkıcı eleştiri tahribata sebebiyet verebilir. Niyetimizi, bakış açımızı ve düşünce yapımızı olumlu ve doğru bir şekilde oluşturduğumuzda eleştirilerimiz de yapıcı yönde olmaya başlar.